Veliaht Prenses - Kiera Cass

Kitap : Veliaht Prenses
Yazar : Kiera Cass
Yayıncı : Dex
Yayın Tarihi : 2015
Sayfa Sayısı : 341

Prenses Eadlyn, annesiyle babasının peri masalına benzeyen aşk hikâyesini dinleyerek büyüdü.

  Ancak kendisinin bu peri masalını tekrarlamaya pek niyeti yoktu.

  Ne yazık ki, ülkede büyük bir kaos yaşanmaya başlayınca, bir prenses düğünüyle halk sakinleştirilmek istendi. Ve piyango, tahtın vârisi büyük çocuk olan Eadlyn’e vurdu!
  Seçim kaçınılmaz olunca, Eadlyn otuz beş adayı saraya davet etmeye mecbur kaldı. Annesi America da Prens Maxon’un kalbini yirmi yıl önce böyle bir Seçim’de kazanmıştı.

  Tüm ülkenin sorumluluğunu alacak, geleceğin kraliçesi Eadlyn öyle kolay pes etmeyecekti.


                    ~          ~          ~         ~          ~          ~          ~

  Eadlyn, kendini başkalarına açmayan, biraz içine kapanık bir prensestir. Geleceğin kraliçesi olmak, omuzlarına yüklenecek yüzlerce belki de binlerce sorumluluk, onu soğuk birine dönüştürmüştü. En azından o böyle olduğuna inanıyordu. Taa ki Seçim başlayana kadar…

  “Sen, Eadlyn Schreave’sin. Bu ülkeyi yönetecek bir sonraki kişisin ve bunu kendi başına yapacak tek kız olacaksın. Hiç kimse senden daha kudretli değil.”

  Serinin ilk kitaplarında okuduğumuz America ve Maxon, şimdilerde biraz daha farklılar. Yılların ve anne baba olmanın getirdiği yeni şeylerle biraz değişime uğramışlar ama birbirlerine olan aşkları hiç azalmamış.

  ‘ “Siz pratikte peri masalı sayılırsınız.”
  Vücutları hafifçe yaklaştı ve babam anneme bakarken dudağını ısırdı.
  “Pardon. İlk çocuğunuz odada, kendinize dikkat eder misiniz?” ’

  Yirmi yıl sonra halk tekrar başkaldırmaya başladığında Maxon’un aklına Eadlyn için bir Seçim hazırlamak gelir. Bu sayede hem halk biraz neşelenecekti hem de Maxon başkaldırılara çözüm bulabilmek için biraz zaman kazanacaktı. Eadlyn Seçim’e sıcak bakmasa da halkı için her zaman fedakârlık yapmak zorunda olduğunu düşünerek babasıyla bir anlaşma yapıyor. Üç aylığına Seçim için çaba harcayacak fakat Seçim’in sonunda kimseyle evlenmek zorunda değil.

  Eadlyn’in kimseye âşık olmayacağını ve hatta kimseyle arasında ufacık da olsa bir bağ oluşmayacağını düşünüyor. Lakin hesaba katamadığı pek çok nedenden dolayı gardını indirmeye başladığını fark ediyor. Vakit geçirdiği erkeklerin bir kısmı - o kendini göstermese de – gerçekte nasıl biri olduğunu ve Seçim’i gerçekleştirme amacını anlayabiliyorlar.

  ‘ “Bir kocada hangi özellikleri arıyorsunuz?”
  Ne mi arıyordum? Bağımsızlığımı. Barışı, özgürlüğü… Ahren sorgulayana dek sahip olduğumu sandığım mutluluğu.
  “Bulana dek kimsenin ne aradığını bildiğinden emin değilim.” ’

  Seçim süreci boyunca pek çok güzel anı biriktirmiş olmasına rağmen kötü olaylar da yaşıyor. İlk kez buluştuğu erkeklerden birinin saldırısına uğruyor, öfke problemleri olan bir erkeğin ise bir diğer seçilmişe saldırışına tanık oluyor. Eadlyn bu olayların onu erkeklerden daha da uzaklaştırmasını beklerken aslında her seferinde birine daha da yakınlaşıyor.

  “Cevabı biliyorsanız, bağırarak söyleyebilirsiniz. Hazır mısınız? İznim olmadan bana dokunmanız ne zaman kabul edilebilir bir davranış olur?”

  Doğduğundan beri onlarla beraber sarayda yaşayan Kile, bir başkasını onun adına form doldurması sonucunda Seçim’e katılmış bulunuyor. Yıllardır birbirlerinden nefret eden iki çocukluk arkadaşı zamanla bir bağ kuruyor ve yakınlaşmaya başlıyorlar.

  “Kile’ın Rapor’da söylediği gibi: Mecbur bırakılmadan ondan erkek arkadaş olabileceğini hiç düşünmedim. Aileden biri gibi.”

  Henri, Swendway’den Illea’ya göçmen olarak gelen insanlardan biri ve İngilizce bilmediği için yanında Erik adında bir tercüman getiriyor. Açıkçası Henri benim en sevdiğim seçilmiş. Eadlyn ile kendi başına konuşamasa da bakışları ve hareketleriyle anlaşabiliyor. Sadece bu da değil. Sarayda bulunma nedeni yükselmek değil, Eadlyn’e gerçekten değer veriyor. Tabi Eadlyn’de ona…

  “Tabi ki. Tabi ki tarçın, bal ve vanilya gibi kokuyordu.
  Aptal baharatlarıyla aptal Swendwayli aşçı.
  Bu beni ahmaklaştırıyordu!
  Bu nedenle aşk berbat bir fikirdi işte: Seni güçsüzleştiriyordu.
  Ve dünyada hiç kimse benim kadar kudretli değildi.”

  Tüm bunların ortasında kalan Erik ise seçilmiş olmamasına rağmen yavaş yavaş Eadlyn’e âşık oluyor. Aralarında belki de kimsenin yıkamayacağı bir dostluk oluşuyor. Burada söylemeden geçemeyeceğim bir durum var. Sonraki kitapta Erik ve Eadlyn’in arasında bir şeyler geçmesini bekler ve hatta umar hale geldim. Birbirlerini tamamlayacak türde bir ilişkileri olurmuş gibi hissettiriyorlar.

  ‘ “ Yapamayacağın bir şey var mı senin?”
  “Şey… Fince konuşmak? Peki ya senin?”
  “Bir ülkeyi yönetemem.”

  Hale, kendine has tarzı olan bir terzi. Kibar, düşünceli, eğlenceli ve sırtını dayayabileceğin tarzda bir erkek. Potansiyel prens adayı. Güvenli liman. Ama Eadlyn’in gardını indirmeye yaklaşan ilk erkek. Kendisi hakkında ne düşündüğümden pek emin değilim. Biraz arada kalmış bir karakter gibi.

  “Bir prenses gibi giyiniyorsun ama tam olarak da öyle değil. Tamamı kızlardan oluşan bir mafyanın lideri olsaydın hiç şaşırmazdım.”

  Eadlyn, ikizi Ahren sevdiği kızla evlenmek için kaçtığında yıkılıyor. Fakat mektubu okuduğunda daha da kötü hissediyor çünkü kardeşini tamamen kaybettiğini düşünüyor. Lakin Mektubu ailesine göstermek için babasının odasına gittiğinde duvarlardaki resimleri ve odanın tamamen annesine adanmış olduğunu gördüğünde aşkı biraz anlamaya başlıyor. Ardından annesi kalp krizi geçirdiğinde babasının ne hale geldiğini gördüğünde aslında kardeşinin neden kaçtığını daha iyi anlıyor.

  “Seni dinleyip önerilerini gözden geçirmek istedim. Yapsaydım, bir gün senin uğruna her şeyden vazgeçmemi sağlayacağını biliyordum. Belki tacını bile kafama koyardım. Ve Tanrı biliyor ya bunu yapardım. Senin için her şeyi yapardım.
  Yani sen hayatımı istemeden, ben onu Camille’e verdim.

  Tüm bu olayların içinde Eadlyn’in kendini bulma hikâyesini okuyoruz. Etrafındaki insanların daha bir farkına varıyor. Yavaş yavaş gardını düşürüyor ve insanlara daha sıcak yaklaşabiliyor. Tüm seçilmişleri önemsediğini fark ettiğinde buna şaşırdığı halde aslında biraz da kendisinden memnun kalıyor.

  Ve tabi ki kitabın sonunda aslında insanları sevmenin ve sevdiğin insanların seninle olmasının bir zayıflık olmadığını anlıyor. Bu yüzden de bu Seçim’in sonunda parmağında bir yüzük olmasını istiyor.


  Kitap o kadar heyecanlı bitti ki diğer kitap ne zaman çıkacak diye telaş yapmaya başladım bile. America ve Maxon’un kızının bu kadar soğuk ve içe kapanık olmasını beklemesem de yazar gerçekten ortaya müthiş bir karakter çıkarmış.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder