Kitap
: Telepati
Yazar
: Leonarda Patrignani
Yayıncı
: Pegasus Yayınları
Yayın
Tarihi : 2015
Sayfa
Sayısı : 352
Ya bu hayat çok sayıda ihtimalden sadece
biriyse?
Alex ve Jenny on altı yaşında iki gençtir. Alex Milano’da, Jenny ise Melbourne’da yaşamaktadır. Son dört yıl boyunca zaman zaman birbirlerini bilinçlerini kaybettikleri anlarda, hiçbir uyarı vermeden gerçekleşen telepatik iletişimleri sırasında görmüşlerdir.
Bu telepatik nöbetlerin birinde buluşmak üzere sözleşen iki genç, aynı gün aynı yerde durmasına rağmen birbirini göremez. Bu, şaşırtıcı bir keşif yapmalarını sağlar: Farklı boyutlarda yaşamaktadırlar. Jenny’nin evreninde Alex bambaşka biridir. Alex’in evreninde ise Jenny altı yaşında ölmüştür.
Onlar birbirlerini bulmaya çalışırken Çoklu Evren patlayıp yok olmanın eşiğine gelmiştir ama Jenny ve Alex’in kesinlikle buluşması gerekmektedir çünkü Dünya’nın geleceği buna bağlıdır. Yaklaşmakta olan kaderi yalnızca aşkları değiştirebilecektir…
Alex ve Jenny on altı yaşında iki gençtir. Alex Milano’da, Jenny ise Melbourne’da yaşamaktadır. Son dört yıl boyunca zaman zaman birbirlerini bilinçlerini kaybettikleri anlarda, hiçbir uyarı vermeden gerçekleşen telepatik iletişimleri sırasında görmüşlerdir.
Bu telepatik nöbetlerin birinde buluşmak üzere sözleşen iki genç, aynı gün aynı yerde durmasına rağmen birbirini göremez. Bu, şaşırtıcı bir keşif yapmalarını sağlar: Farklı boyutlarda yaşamaktadırlar. Jenny’nin evreninde Alex bambaşka biridir. Alex’in evreninde ise Jenny altı yaşında ölmüştür.
Onlar birbirlerini bulmaya çalışırken Çoklu Evren patlayıp yok olmanın eşiğine gelmiştir ama Jenny ve Alex’in kesinlikle buluşması gerekmektedir çünkü Dünya’nın geleceği buna bağlıdır. Yaklaşmakta olan kaderi yalnızca aşkları değiştirebilecektir…
~ ~ ~ ~ ~
~
Jenny ve Alex, Çoklu Evren’de birbirini
bulmuş iki genç… Aslında binlerce hayat yaşıyorlar ama o hayatlardan haberleri
yok. Aynı boyutta bile değiller ama neredeyse her gün iletişim kuruyorlar.
Telepatiyle…
Telepati, kafamı daha önce düşünmediğim pek
çok şeyle doldurdu ve şimdi çoklu evren teorisiyle ilgili çok fazla sorum var.
Kitabın arka kapağında pek bilgi vermediği için okumaya başlarken beklediğim
şey biraz fantastik romantik bir hikayeydi, karşıma çıkan şeyse beklediğimden
kat kat daha güzel bir şey.
‘ “Alex, neredesin? Yalvarırım bana gerçek
olmadığını söyleme.”
“Gerçeğim”, dedi Alex. “Varım Buradayım.
Senin için geldim.” ’
Düşünsenize tam olarak aynı yerde
duruyorsunuz ama birbirinizi bulamıyorsunuz. Eşek şakası gibi gelir insana ya
da deliymiş gibi.
“Babam bana her zaman yıldızlar hakkında
hikayeler anlatır. Dün bana bir kahramandan bahsetti.. İnsanlar arasında en
güzeli oymuş. Ve onun takım yıldızı gökyüzünün en parlak takım yıldızıdır.
Adı neymiş?
Orion.”
Peki ya ertesi gün kıyamet gerçekleşecekse ve
hayatta kalma ihtimali olan sadece sizseniz. Yapmanız gereken tek şey Memoria’yı
bulmanız. Tabi onun neye benzediğini bile bilmiyorsanız bulmanız pek de kolay
değil.
“Vicdanların yok olacağı anda, Memoria tek ve
son seçenek olacaktır.”
Kitaptaki en büyük ipucu “Zihnimiz anahtar.” cümlesi. Kitabın sonuna
geldiğimizde her şeyin bu cümleyle bağlantısı olduğunu farkediyoruz.
Boyutlar arasında yolculuğa çıkıyorlar. Her
boyuttaki kendi bedenlerinde uyanıyorlar ve diğer yaşam ihtimallerini
görüyorlar. Hepsi iyi değil. Ki bunlardan birinde Alex kendi ölümünü yaşayıp
başka bir boyutta uyanıyor. Gittikleri her boyutta aynı ülkedeler fakat
hayatlarında bazen küçük bazan büyük farklılıklar var. Kimsesiz kalmak gibi
ölen akrabalarının yaşıyor olması gibi arkadaşının yürüyebiliyor olması gibi…
“Hatırlıyor musun, Alex? Yolculuk yapabilmek
için takımyıldızına bakıyorduk.”
Alex ve Jenny, ikiside altı yaşına gelene
kadar iletişim kurabildiler. Bu süreye kadar Alex kendisiyle aynı boyuttaki
Jenny ile iletişim kuruyordu. Taa ki işler kontrolden çıkana kadar. Jenny’den
başka hiçbir şey ilgisini çekmiyor ve süreli ondan bahsediyordu. Evin her
yanında Jenny yazıyor ve ailesinin anlamlandıramadığı sembolleri duvarlara,
zemine ve bulabildiği her yere yazıyordu. Sürekli olarak kıyamet gününü
resmediyordu ve ailesi onun için endişelendiğinde tedavi için Alex’e elektroşok
verilmesini kabul etti. Aynı zamanlarda da Alex’le aynı boyuttaki Jenny öldü.
Alex yaşadığı her şeyi unuttu ve iletişim kesildi.
“Sen bir rüya değilsin, Jenny. Artık hayatımın
bir parçasısın. Dünyanın öbür ucunda da olsan seninle buluşmak istiyorum.”
Alex yıllar sonra başka bir boyuttaki Jenny
ile iletişim kurmaya başladığında hala çocukluğunun iki yılını hatırlamıyordu.
Fakat Jenny’yi bulmaya çalışırken yavaş yavaş her şeyi hatırlamaya başladı. Hattırladıklarını
Marco’ya anlattığında yavaş yavaş işler çözülmeye başladı.
Marco, Alex’in en yakın arkadaşı ve çocukken
geçirdiği bir kazada ailesiyle beraber iki bacağını da kaybediyor. Lakin
kendisi bir dahi. Pek çok icadı var ve bilgisayar programları hazırlıyor.
Akıllı evler onun evinin yaninda sönük kalıyor. Ve Alex’in anlattıklarına
karşılık "Sen delisin!" deme ihtimali olmayan tek insan belkide.
Kitap boyunca sayfalara şaşkın şaşkın
baktığım çok oldu. Ağladığım ve sinirlendiğim yerlerde oldu. Ama en güzeli
kitabın sonunda “Şaka mı bu?” bakışımdı. İkinci kitabı almamak için şuan
kendimi tutuyorum. Çok heyecanlı bitti. Kitabın sonu biraz şok etkisi
oluşturuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder